Dünya Çevre Günü, 1972 yılında düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı’ndan bu yana her yıl 5 Haziran tarihinde kutlanmaktadır.
Dünya Çevre Günü’nün tüm milletlerin, toplumların ve fertlerin daha bilinçli hale gelmesine vesile olmasını diliyoruz.
Tüm çevrecilerin Dünya Çevre Gününü tebrik ediyoruz.
Henüz ilkokul çağlarından başlamak üzere çevre bilincinin geliştirilmesinde eğitim sistemimizin yeniden kurgulanması ve geliştirilmesi gerekmektedir.
İnsanın var oluş gayesini açıklayan, çevre ile olan münasebetinin sınırlarını tarif eden dini ve milli değerlerimiz keşfedilmeli, canlandırılmalı,
ferdi ve toplumsal hayatta yaşatılmalıdır. Tasarruf, israf, paylaşma, hak ve çevre hukuku, canlı-cansız yaratılanı sevmek gibi kavramların
eğitim sistemimizde yerini alması çevre problemlerinin azaltılmasında etkin rol oynayacaktır.
İnsan-çevre etkileşiminde sürekli olarak edilgen konumda olan çevrenin son yarım asırda etken duruma geçtiği, daha açık bir deyişle çevrenin insan hayatını
her açıdan olumsuz şekilde etkilemeye başladığını söyleyebiliriz. Fertlerin ve toplumların iç içe yaşadığı ve sürekli olarak karşılıklı etkileşim içinde bulunduğu
çevreyle ilgili değerler manzumesi üretmek, bu değerlerin ahlaki, vicdani ve aklıselime dayalı olmasını sağlamak durumundayız.
İklim değişikliğinin sosyo-ekonomik ve doğal sisteme yönelik olumsuz etkilerini de düşünecek olursak günümüzde başta hava ve su kirliliği olmak üzere önemli
derecede çevre kirliliği problemleriyle insanlığın yüzleşmesi ve bu etkileşimi olumlu yöne çevirmek için bilimsel, aklıselime, ahlaki ve vicdani değerler manzumesine
dayalı önlemler alması, politikalar geliştirmesi bir zorunluluktur.
Sınırsız tüketim kültürü, sorumsuzca yaşama, menfaat, hırs ve lükse dayalı ekonomik ve sosyal yaşam anlayışı, karşı karşıya kaldığımız çevre problemlerinin
en önemli sebeplerinin başında gelmektedir. Son zamanlarda çevre kirliliğiyle gündemimizi etkileyen bu duruma karşı insanlığın yavaş yavaş bilinçlenmeye
başladığını, devletlerin bölgesel ve küresel anlamda planlamalara gittiğini görmekteyiz. Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen mücadelede başarılı olunması,
oluşturulacak ahlaki ve vicdani değerler manzumesinin küreselleştirilmesiyle mümkün olacağına inanıyoruz.
Su Ayak İzini Azalt: Her Damla Değerli
Bu yıl Çevre Vakfı olarak Su konusunu özel olarak gündeme almak istedik ve şu çağrıyı yapıyoruz:
Su Ayak İzini Azalt: Her Damla Değerli
Her sabah musluğumuzdan akan suya uzandığımızda, genellikle düşünmeyiz: Bu damlalar nereden geldi? Hangi yolları kat etti?
Ne kadarı kayboldu ne kadarı israf edildi? Oysa içinde yaşadığımız çağ, suyu bir “kaynak”tan öte bir “miras” olarak görmemizi zorunlu kılıyor.
Bu mirasın sürdürülebilirliği için atacağımız her adım, geleceğin hayat garantisidir.
Çevre Vakfı olarak bu yıl 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde tüm toplumu “Su Ayak İzini Azalt: Her Damla Değerli” teması etrafında birleşmeye davet ediyoruz.
Neden Su?
Çünkü su, hayatın kendisidir.
Dünyamızın %70’i sularla kaplı olsa da bu suların çok az bir kısmı tatlı su, yani içilebilir niteliktedir. Bunun da önemli bir kısmı buzullarda ve yeraltında saklıdır. Bugün dünya genelinde 2 milyar insan temiz suya erişemiyor. Türkiye gibi yarı kurak iklime sahip ülkelerde ise su kaynakları her geçen yıl azalmakta, yeraltı suları çekilmekte ve barajlar alarm vermektedir.
Su Ayak İzi Nedir?
Bir bireyin, toplumun ya da üretim sürecinin doğrudan ve dolaylı olarak tükettiği toplam su miktarına su ayak izi denir.
Örneğin:
- Bir fincan kahve üretmek için 140 litre su harcanır.
- Bir kot pantolonun üretiminde 10.000 litreye kadar su kullanılır.
- Günlük tükettiğimiz gıdaların, giysilerin, enerjinin her biri, görünmeyen bir su tüketimi barındırır.
Bu görünmeyen suyu fark etmeden harcadıkça, su krizine giden yolu da hızlandırmış oluyoruz.
Türkiye’nin Su Gerçeği
Türkiye kişi başı yıllık kullanılabilir su miktarı bakımından su stresi altındaki ülkeler arasında yer alıyor. 1960’larda kişi başına 4000 m³ olan su miktarı, günümüzde yaklaşık 1300 m³ seviyesine kadar gerilemiş durumda.
Bu, tarımdan sanayiye, içme suyundan enerji üretimine kadar her alanda ciddi bir risk demek.
Her Damla Neden Değerli?
Çünkü:
- Her 1 litrelik israf, gelecekte bir çocuğun içemeyeceği bir bardak suya dönüşebilir.
- Her damla su, iklim değişikliğine karşı dirençli bir doğanın yapı taşıdır.
- Her bireyin su ayak izini azaltması, kolektif bir ekolojik etki yaratır.
Ne Yapabiliriz?
Bireysel Olarak:
- Muslukları kapatın: Diş fırçalarken ya da bulaşık yıkarken boşa akan suyu önleyin.
- Tasarruflu armatürler kullanın: Su tüketimini %30’a kadar azaltabilir.
- Geri dönüştürün: Hem evsel hem de sanayi atıksularını yeniden geri kazanacak her türlü alternatifi değerlendirin
- Yerel ve mevsimsel ürünler tüketin: Uzak coğrafyalardan gelen ürünlerin su ayak izi daha yüksektir.
- Kıyafet ve teknoloji tüketimini azaltın: Üretim süreçlerinin suya etkisi düşündüğümüzden büyüktür.
Toplumsal ve Kurumsal Düzeyde:
- Tarımda damla sulamaya geçiş teşvik edilmeli.
- Evsel ve sanayi atıksularının geri kazanımı yaygınlaştırılmalı.
- Şehirlerde yağmur suyu hasadı sistemleri kurulmalı.
- Okullarda ve iş yerlerinde su okuryazarlığı eğitimleri verilmelidir.
Suyun değerini bugün anlarsak, yarın geç kalmamış oluruz. Her birey, her kurum, bir damla için harekete geçerse, gelecek yeşerir.
Çevre Vakfı olarak çağrımız nettir:
Su Ayak İzini Azalt: Çünkü Her Damla Değerli!
Çevre Vakfı’ndan Bilimsel Çalışmalara Destek
Bilimsel çalışmalara öncelik veren Çevre Vakfı bu yıl da “Çevre Alanında En Başarılı Doktora Tezi Ödül Yarışması” düzenlemiştir. Bu yıl yedincisini düzenlediğimiz bu ödül programına, çevre alanında yapılmış 70 doktora tezi ile başvuru yapmıştır. Değerlendirme süreçleri tamamlanmıştır ve ödüle layık görülen doktora tezleri, 27 Haziran 2025 tarihinde saat 17.00’da düzenleyeceğimiz toplantıda kamuoyu ile paylaşılacaktır.
‘Marifet iltifata tabidir’ düsturundan hareketle bu tür çalışmalar, her yıl desteklenmeye ve ödüllendirilmeye devam edecektir.
Bu vesileyle tekrar Dünya Çevre Gününüzü ve Kurban Bayramınızı tebrik ediyoruz. Dünya Çevre Günü’nü, çevrenin bize miras değil gelecek kuşaklara bırakacağımız bir emanet olduğu bilincinin anlaşılması ve anlatılması için bir fırsat olarak görüyor ve insanlığın daha bilinçli hale gelmesine vesile olmasını diliyoruz.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.